Glokom tanısı alan veya glokom şüphesiyle izleme alınan hastanın diurnal basınç eğrisi çıkarılmış, kornea kalınlığı, yapısal ve fonksiyonel testleri tamamlanmış olmalıdır. İkinci adım sistemik durumunun değerlendirilip, gerekiyorsa kardiyolog yardımıyla kaçınılabilir risk faktörlerinin saptanması ve mümkünse ortadan kaldırılmasıdır. Daha sonra hedef basınç saptanır ve bu hedefe ulaşmak için öngörülen tedavi başlanır. Tedavinin etkinliği 1-2 hafta sonra değerlendirilir ve emin olunur. İlk tanıyı takip eden 1 yıl, hastalığın ilerleme hızının saptanabilmesi için sık takip gerekir. Ortalama takip aralığı bu dönem için 3-4 aydır, sonrasında 4-6 ay aralıklarla sürer. Yapısal testler 1 yıldan sonra genellikle 6 ay arayla, fonksiyonel testler ise 1 yıl arayla yapılır. Stabil olmayan hastalarda takip muayeneleri ve testleri sıklaştırılır. İlaç eklenmesi, değiştirilmesi veya farklı tedavi yöntemlerine geçilmesi gibi dönemeçlerde doktorunuzun tavsiyeleri doğrultusunda daha sık muayeneniz gerekebilir.
Hastalarımızın en çok merak ettiği konu glokom takibinin ne kadar süreceğidir. Bunun cevabının ömür boyu olduğu baştan kabul edilmelidir. Glokom hastaları doktorlarına tam bir güven duymalı, görmelerini emanet ettiklerinin bilincinde olmalıdırlar. Güvensizlik takipleri aksatır ve hasta uyumunu azaltır. Takip esnasında tedavi yöntemi değişebilir, bırakılmış bir ilaca yeniden dönülebilir, bıktırıcı testler tekrar tekrar yapılabilir. Unutulmamalıdır ki takibin amacı hastanın yaşamı boyunca yararlı bir görmesini koruyabilmektir.
Çalışmalar gösteriyor ki uygun aralıklarla takip edilmeyen hastalar, takip edilen ve tedavileri dinamik olarak düzenlenen hastalara göre görmelerini çok daha erken kaybediyorlar. Glokom takibi komplike bir konudur ve pek çok parametreyi içerir. Bir taraftan hastanın göz ve sistemik durumunu değerlendirip(bu ikisi sürekli değişim halindedir!) uygun tedaviyi vermek, diğer yandan tedavinin hedefini saptamak ve bu hedefte kalınıp kalınamadığını takip etmek gerekir. Bu esnada hastalığın seyri hem yapısal hem de fonksiyonel testlerle izlenmelidir.
Evet. Hastalığın başlangıç yıllarında görmeyle ilgili hiçbir yakınma yokken, 8-10 yıl sonra hastalar görme alanlarının daraldığını farketmeye başlarlar; bazen bu durum daralmış görme alanı yüzünden farkedilmeyen bir arabanın çarpması gibi dramatik bir şekilde ortaya çıkabilir. Sonraki yıllarda santral görme de azalmaya başlar; tedavi edilmemiş glokomda hastaların yarısı 15. yılda bir gözlerinde, yaklaşık 20. yılda da her iki gözlerinde görmelerini kaybederler.
Çoğu zaman evet. Erken tanı almış ve tedavi edilmekte olan glokom genellikle ömür boyu kişinin kendi işlerini yapacak kadar görmesine izin verir. Gelişmiş ülkelerde glokoma bağlı körlüklerin sayısı azalmaktadır; ancak glokom tanısının geç konduğu gelişmekte olan ülkelerde glokomun körlüğe yol açma oranı 20 yıldır değişmemiştir. Glokom seyrini bir çakıl taşının tepeden aşağıya yuvarlanmasına benzetebiliriz. Ne kadar hızlanırsa durdurmak da o kadar zor olur.
Sigaranın glokoma yol açtığı gösterilememiştir. Ama sigara içenlerde glokomun daha hızlı ilerlediği bilinmektedir. Bu nedenle glokom tanısı almış bireylerin sigarayı bırakmaları tedaviye yardımcı kabul edilir. Bunun etkisi göz içi basıncı üzerinden değil, görme siniri kanlanmasında sigaranın olumsuz etkisinin ortadan kalkmasıyla izlenen düzelme üzerindendir.
Pek çok populer besin desteği ve antioksidan maddenin glokom seyrinde etkinliği araştırılmıştır. Koenzim Q-10 ile pozitif sonuçlar elde edilmiştir. Ağızdan alınan preperatlar dışında, glokom tedavisinde yardımcı ilaç olarak kullanılan Koenzim Q-10 damlaları da vardır. Ginkgo ekstresi, yaban mersini, omega 3 gibi başka antioksidanların da yardımcı olabileceğini iddia eden çalışmalar vardır. Ancak bunlardan hiçbirinin göz içi basıncının düşürülmesinin yerini alamayacağı unutulmamalıdır.